Allah'a doğru ilahî bir yolculuğa çıkan veya çıkmak isteyen bir sâlik için sırat-ı müstakîm şeklinde adlandırılan doğru yolu tanımak ve bu yol üzerinde nasıl hareket edileceğini bilmek bir zorunluluktur. Bu aynı zamanda Allah'a doğru ilahî bir yolculuğa koyulmuş olan sâlik için en büyük nimet ve son derece önemli bir başarıdır. Nitekim O, Resûl-u Ekrem hakkında hakkında şöyle buyurmaktadır: "Gerçekten sen, gönderilen (elçi)lerdensin. Dosdoğru olan bir yol üzerinde."
Elbette doğru yol, nimetlerin kaynağına ve kendisinden başka bir nimetin bulunmadığı nimete ulaştırması bakımından en büyük nimettir. Acaba yüce Allah'ın yakınlığını elde etmekten, O'nun cömert yüzüne tanıklık etmekten, cemâlinde seyre koyulmaktan, O'nu görmekten, O'nun yüzünde yok olmaktan ve O'nun ebediliğiyle ebedilik kazanmaktan daha büyük bir nimet olabilir mi?
Toplam üç ciltten oluşan bu eserin ilk cildinde, nefsi tezkiyenin nazarî esasları incelenmişti. Bu ciltte ise, yazar söz konusu bilgilerin ışığında tezkiyenin ameli yöntemini açıklama, rivayetlerden, Resûl-ü Ekrem'den ve Pak İmamlardan nakledilen dualardan ve bâtın erbâbı üstatların sözlerinden faydalanarak, Allah'a giden yolda yürümenin yöntemini ve esaslarını açıklamaya çalışıyor.
"Ey Allah'ın! Beni nefsimin zilletinden çıkar; şüphe ve şirkimden temizle."
Hz. Hüseyin (a.s)