Kasasu'l Huseyn
Babalar, kızlarının kahramanlarıdırlar. Esasen yaş, cinsiyet ayrımı yapmadan her insanın bir kahramana ilgi duyma güdüsü bulunur. İnsanlar kimi zaman kendilerinin yapamadığı ulvi davranışları, çoğunlukla şahısları efsaneleştirerek kahramanlık atfında bulunurlar...
Gerçekte haydut, efsaneye göre yoksul halkın yanında olan Sobin Hood' bu düşünceye göre iyi bir örnektir. Kral John'un kraliyet mallarını yağmalayarak, güya yoksul halka dağıtan sonra da ormana kaçan bir İngiliz kahramanıdır. İnsanların, Allah'ın kendilerine gönderdiği gerçek kahramanları görmemesini haliyle naylon kahramanları ortaya çıkarmasını abartılı buluyor değilim. Ne var ki; insanlık İmam Hüseyin bin Ali (a.s)'ı gerçekten tanımış olsaydı beşeriyete bir şey sunmaktan aciz olan diğer karakterlerin esamisi dahi okunmazdı...
Şöyle ki; Hüseyin bin Ali (a.s), İngiliz kralı gibi güçlü Muaviye'nin, mallarına el koyar ve ormana çöle kaçma ihtiyacı da duymaz. Üstelik bu yaptığını 'işte ben buradayım' dercesine meskeninden Muaviye'ye böyle bir şey yaptığını haber vererek de kendisini ele verir... Bir düşman ki; hem hükümdar ve hem de babası ve ağabeyiyle yıllarca savaşmış acımasız bir zalim. Hükümdara gidecek mallara el koyulacak ve sonra bunlar yoksul insanlar arasında dağıtıldığı kaçmaya firar etmeye gerek duymadan haber verilecek... İşte gerçek kahramanlık ve cesaret, budur. İşte İmam Hüseyin bin Ali (a.s) ve Muaviye'ye yazdığı mektup:
'Hüseyin bin Aniden, Muaviye bin Ebu Süfyan'a... Haberin olsun ki; Yemen'den bir kervan yola çıkmış ve bizim civarımıza kadar gelmiştir. Bu kervana; elbise, ıtır, amber ve bir parça da mal yüklenilmiştir. Bildiğin üzere; bu mallar Şam hazinelerine katman, haliyle önce kendi nefsini sonra da babanın çocuklarını doyurman için sana yollandı. Ancak ben, bu mallara lüzum olduğu için el koydum. Vesselam!'