Yol uzun, yol kahır dolu… Kervan dertli, kervan yorgun… Zaman durmuş sanki… Atılan her adım, yüreklere ince sızılardan dokunuşlar işliyor ve yollar, mersiyeler, ağıtlar yakıyor… Bir kervan, sessizce, sükûnetle ve vicdansız vicdanları telaşlandırmadan ölüme yürüyor. Bir ölüm ki fersah-fersah tarihe işleniyor. Bir ölüm ki aşk yüklenmiş kocaman yürekleri maşukuna taşıyor.
Ve babam ayaklandı. Rüzgâr ayaklandı, yollar ayaklandı… Dilde söz ayaklandı, kalpte aşk… Bir başka yürüdü Zülcenah en önde… Bir başka dalgalandı İslam bayrağı alemdar Abbas’ın kollarında. Ali Ekber, bir başka yiğitti o gün, Kasım bir başka yürekliydi. Gönüller aşka tutulmuştu bir kere. Babam aşkını haykırıyordu. Allah Resulü’nün sedası yükseliyordu dört bir yanda.
Ve yol boyunca bir daha susmadı babam. Karşılaştığı her topluluğa seslendi Peygamber diliyle:
“Eğer bu dünya hayatı, bazılarının nazarında değerli sayılıyorsa, Allah’ın mükâfat dünyası daha yüce ve değerlidir.”
İmam Hüseyin şöyle seslendi Ehl-i Beyt’ine:
Ey Muhammed hanedanı! Allah’ın selamı üzerinize olsun. Ben en yakın zamanda aranızdan ayrılacağım.”